Hürriyet

7 Temmuz 2015 Salı

Lucy


Lucy Lucy Lucy…
Bir çok tartışma yapıldı bu filmin ardından. Limit yok ile aynı mı değil mi?
Limit Yok filminden esinlenmiş olması muhtemel fakat yapım ekibi iki kat daha geliştirerek bu filmi ortaya çıkarmış.
Yeni üretilen bir uyuşturucunun yurt dışına çıkarılması için kullanılan parti kızı, bu uyuşturucudan kazara çok aşırı dozda alır. Bunun sonucunda vücudunda oluşan reaksiyonlar sonucu beyin fonksiyonlarının mümkün olanın üzerinde faaliyet göstermesini konu alan bir bilim kurgu filmi.
Bazı noktalarda yok artık dedirtse de varsayımsal açıdan bakıldığında iyi işlenmiş farklı konusu, yüksek başarıda oyunculuk bu filmde insanı düşünmeye iten bir çok sahnesiyle yılın en iyi filmlerinden biri olduğu söylenebilir. Yönetmenin ve senaristin başarısı su götürmez.
Filmle ilgili olumsuz bir tarafta çok kısa sürmesi yani daha ayrıntılı ve süre olarak daha tatmin edici olabilirdi. Genel seyircinin de filmle ilgili olumsuz eleştirisi bu oldu. Ayrıca bu kadar geniş ve ilgi çekici bir konuya dar bir açıdan bakıldığını söylemek gerekir.
Scarlett Johansson izlediğim en iyi rollerinden birindeydi. Çok başarılı bir oyunculuk sergilemiş. Karakteri izleyici gözünde canlandırmış, yaşatmış diyebilirim.
Morgan Freeman filmdeki rolü çok etkin olmasada ismi ile filme etiket olmuş bir değer katmış. Morgan Freeman'ın filmin başında yaptığı seminer konuşması çok etkileyiciydi.
İnsan beyninin işleyişi ve geliştirilebilir zeka alanında daha ayrıntılı ve güzel filmler bekliyorum. Bilim kurgu tarzında bu alanda fazla bir film yapılmıyor. Lucy filmi bilim kurgu tarz filmler arasında gösterilse de sadece konusunun bilim kurgu olduğunu belirtmekte fayda var. İçerik olarak biraz daha suç ve aksiyon alanında olduğunu söyleyebilirim.
Beyin gücü ile ilgili çok sayıda kitaplar okumuş bir kişi olarak şimdi bu konuda daha çok film beklentisi içindeyim.


Bir Psikiyatristin Gizli Defteri – Dr. Gary Small, Gigi Vorgan



Psikoloji…
Zihin…
Zihnin beden üzerindeki gücü…
Bu kitap ile ilgili bir çok tartışmaya şahit oldum. Kimileri çok anlamsız ve gereksiz olarak yorumlamış olsa da yaşamından örnek vakaları anlatan psikiyatristimiz özel hayatındaki çelişkileri, doktorluk kariyeri ve kariyerindeki ilerlemeyi anlatmak üzere bu kitabı yapmaya karar vermiş.Hastalardaki ilerlemelerden ziyade bu tip zihin ve psikolojik bozukluklarla karşılaşmanın kendisine ve hayatına olan etkisi ve yönlendirmesini anlatıyor aslında.
Kitabın adı ile ilgili okuyuculardan ciddi bir olumsuz eleştiri yağmuru var. Kitabın içeriğine ve anlatısına gölge düşürdüğü söylense de ilgi alanınıza giren bir konu ve başarılı bir içerikse ise kitabın ismi bence pek önemli değil.
Ben şahsen üniversite yıllarımda deliler gibi psikolojik eserlere yönelmiş bu konudaki ders kitabı ayarında anlatım yapan yayınlar dışındaki yayınlara kafayı takmıştım.Bu yüzdendir ki bu kitaptan da normalin üzerinde etkilendim.Zihin bozukluklarının kişinin fiziksel olarak hastalanmasına ve hayal ürünü sanrılara sebep olmasına hayranlık duymuşumdur.
Psikiyatristin sıradan hastalar dışında nadir vakaları anlatmak istemesi bu işin uç noktalarda nereye varabileceğini gösteriyor. Eş sorunları , çocuklukta yaşanan travmaların ileri ki dönemlerdeki etkisi, toplumda ve ailede kabul görmemenin yaşamsal sonuçları, sevgi ve ilgisizlikten doğan anti sosyal kişilik gelişimi,iletişim bozukluğu problemleri, saplantı, alışveriş krizi gibi gündelik hayatımızdan birebir örnekler bulmak mümkün.
Eğer bu konunun meraklısı iseniz kendi hayatınızdan noktalar görmeniz ve bu sorunların aslında hayatınızda nereyi vurduğunu da sınama şansı bulabilirsiniz. Günlük sosyal hayatımızda karşılaştığımız insanlar için bazı yargılarda bulunuyoruz. Farklılıkları ve tuhaflıkları dikkatimizi çekiyor. İşte bu kitap insanların hayatlarında karşılaştıkları belli travmatik olaylar nedeniyle nasılda bir kabuk oluşturduklarını ve bunun dozajına göre de kişisel bozukluk yada kişiliklerini oluşturduklarını görmenizi sağlayabilir.
Kitabı bu türdeki birçok kitaptan ayıran en önemli özellik yazarın kendi çelişkilerini anlatarak vakalara müdahalesindeki yanlış noktaları anlatmak suretiyle psikiyatristlerin dünyasına okuyucuyu sokması olmuş. Hastalarda karşılaştığı sorunlar hayatını yönlendirmesinde ve psikanalizdeki yönelimlerinde etkilisini göstermiş.Bu kısımlarda beni ciddi şekilde etkilediğini söylemeliyim. 
Psikanalistimiz bu yaşanmışlıkları eşi aracılığı ile kitaplaştırmış. Kendisinin yazarlık jargonu olmadığını da ifade ediyor. Bu yüzden okuyucu bazı kopukluklarla karşılaşabilir. Gerçek hayattan alıntılarda da kurgu mükemmelliğini bulmak olanaksız diye düşünüyorum. Ne dersiniz?
Psikolojinin ve akılla ilgili rahatsızlıkların insanların sosyal ve fiziksel yaşamına olan etkilerinin açıkça anlatıldığı bu kitap psikoloji ile ilgilenenlerin mutlaka okuması gerekeceği türden.
Bu kitap için okuyana bir şey kazandırmıyor diye eleştiride bulunan okuyucular için şunu da eklemeliyim ki zihin insanlığın her şeyidir. Zihin de yaşanan bir sorun tüm hayatınızı olumsuz etkiler. Akıl ve zihin ile ilgili sorunları anlamak ve dinlemek ne kadar zor olsa da hayatın bir gerçeğidir. Hayatın gerçekleri de herkese bir şeyler kazandırır.
Biz ciddi okuyucular içinse zihin iki kat daha önemli sanırım.Yanılıyor muyum?
Aman aklınıza mukayyet olun…

Camlar Şehri - Cassandra Clare






Vampir hikayelerinin çok revaçta olduğu dönemlerden bir seri. Fakat sıradan vampir hikayelerinden sıkılanlar için yeni bir kapı olacak şekilde farklı fantastik kahramanları bir araya getirmiş. Vampirler, periler, kurt adamlar, gölge avcıları, iblisler….
Kitabın fantastik dünyasında iblisler kötülüğü temsil ederken vampirler ve kurt adamlar aşağı dünyanın yaratıkları olarak yer alıyor. Üzülerek söylüyorum ki bu kısımlarda yetersiz anlatımlar yüzünden okuyucu hikayenin bu kısmına hakim olamıyor. Bu kadar çok doğaüstü yaratığın konuya girmesi hem avantaj olmuş hemde dezavantaj…
Çarpışmalarda ya da savaşlarda figüran rolündeki karakterler ne yazık ki kitaba dışarıdan eklenmiş gibi kitabın  bir parçası olmayı başaramıyor. Genelde fantastik kitaplarda okuyucu bunu yaşıyor. Fantastik karakterler içi boş ve gerçeklik kazandırılamadığı için okuyucuyu etkilemekten uzak… Kitabın içerisinde savaş sahnelerinde büyük kocaman yumuşak iblisler! okuyucu korkutmak germek şöyle dursun kitaptan soğutuyor. Sanki aralarda farklı bir kitabın parçalar okunuyormuş gibi hissiyat aldım ben.. Fantastik karakterlerle, yüz edinen kahramanlarımız bir araya gelince olan keşmekeş okuyucuyu aşırı derecede yoruyor.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen ana karakterlerdeki gerçeklik hayret verici derecede… Ana karakterler içleri dolu evinizden mahallenizden tanıdığınız birer kişi gibi gözünüzü kapatınca gözünüzün önüne gelecek şekilde okuyucuya işliyor. Jace ve Claryn'in yaşamında neler olduğunu merak etmeden duramıyorsunuz.
Fantastik kitaplara olan aşırı ilgimi bu tanımlama eksikliği ve konu bütünlüğü sağlayamayan yazarlar yüzünden kaybettim. Fakat bu seriyi okumaya devam edeceğimi de söyleyebilirim. Yazarın ana karakterlerde oluşturduğu kurgu ciddi manada beni ele geçirmiş durumda.

Gerçekçiliğini koruyan çok daha başarılı fantastik eserlerde buluşmak dileği ile….